Sunday, July 18, 2010

TOY STORY 3

3 boyutlu acilar.. bas agrisi ve gozluk alti burun kizarmasi.

Gectigimiz hafta Toy Story 3'u izledim. Herseyden once 3 boyutlu film izlemenin bende acayip bas agrisi yaptigini belirtmek isterim. Dublajsiz bir Toy Story buldugumuz GMall'da bu sahane filmi bi cirpida izledik.

Nefis bi film yapmislar, herkes izlemeli. Karakterlerin ozgunlugu, macera ve aksiyonun tam ayarinda olmasi ve filmin akiciligi super zaman gecirmenizi garantiliyor.

Filmi izlerken ister istemez kendi cocuklugunuza ve oyuncaklarinizla gecirdiginiz o sonsuz gunlere ve saatlere geri donuyorsunuz. Ve hayatinizdan bi cirpida silip attiginiz o hayat arkadaslarinizi nasil kolayca terkettiginiz farkedip vicdan azabindan kendinizden geciyorsunuz.

kisaca filmin konusu soyle;
universiteye gitmek uzere olan Andy, onlarla oynarken can/karakter verdigi, kaderlerini yazdigi oyuncaklarini ne yapacagina bir turlu karar veremiyor. onlari koleje mi gotursun, cope mi atsin, tavan arasina mi kaldirsin yoksa bir yuvaya mi bagislasin..
Andy'nin kararina bagli olan kaderlerini bekleyen ve birbirlerinden asla ayrilmak istemeyen oyuncaklarin basina gelmeyen kalmiyor..
bir de filmin sonlarina dogru Andy'nin oyuncaklariyla vedalastigi bir sahne var ki aglamamak elde degil.

Filmde tek gozunun ayarlari bozulmus, bacaklari tukenmez kalemle boyanmis bir bebek var ki mutlaka gormeniz lazim, elinde emzigiyle sut icerek kafayi bulan bu bebek yuvadaki oyuncaklarin korkulu ruyasi gardiyan rolunde. Ken ve Barbie'yi birbirlerine asik olurken izlemekse nefis bir eglence.

filmi izledikten sonra kendi cocuklugumu ve oyuncaklarimi hatirladim elbette. bi donem psikopat gibi ben de tum bebeklerimi her gece butun koltuklara yatirip, teker teker ustlerini ortup uyutuyordum. isim gucum yokmus demek ki..

nesnelerin canli olmadiklari muhakkak, en azindan bizim boyutta canli olmadiklarini varsayiyoruz.. fakat bu onlarin degersiz olduklari anlamina gelmiyor elbette.

gectigimiz ay Tom Robbins'in Agackakan isimli kitabini okumustum. Oradaki Prenses karakteri sevdigi adam hapse atilinca kendisini bu mahpusluk donemi boyunca, kendi karariyla ayni zaman diliminde odasina kilitliyor ve aylarca bir camel paketiyle zaman geciriyordu. ve nesnelerin dunyasini kesfediyordu.

nesnelerin canlarinin olmamasinin onlari degersiz kilmasi gerekirmis gibi bir izlenime kapiliyoruz. nesnelerin pahasindan bahsetmiyorum, gercek degerinden bahsediyorum.

herneyse, Toy Story super film.
benim gibi cop evlerde yasayan ve hic bir esyasini atamayan manyaklarin ise izlemesinin kismen sakincali olabilecegi bir film. oyuncaklarimi kimbilir ne zaman attigim icin ve nerde olduklarini bilmedigim icin resmen uzuldum.

iste boyle gencler,
sevelim sevilelim

funda