Monday, February 14, 2011

about a boy

...en önce filmini izlemistim, soundtrack'ini çok dinlemiştim, gecen hafta kitabını bitirdim, ve dun tekrar filmini izledim...

Nick Hornby'nin Bir Erkek Hakkında olarak Türkçeye çevrilmiş romanını geçen hafta bitirdim. Zannetmeyin ki her hafta 1-2 kitap hüpleten bir kitap kurduyum. Aksine genelde kitapların ortalarına doğru kopuşa geçtiğim, sonra bir süre onları görmezden gelip, en sonunda orta sayfalarında bir kitap ayracıyla rafa kaldırdığım durumlar sık olmuştur.

O nedenle Nick Hornby'nin kitabını geçen hafta bitirdim cümlesinin bence haber değeri var. Hemen arkasından da merakla başrolde yakışıklı Hugh Grant'in oynadığı About A Boy isimli filmi yeniden koyup izledim. Aralarında oldukça büyük farklar var elbette.

Kitap şahane film geyik diye kestirip atmak istemem. Kitap da film de bi yere kadar geyik bir kere. Kitap geyik olmasa zaten bitiremezdim muhtemelen. Ama film daha fazla geyik.

Kitabın içinde karakterler arasındaki ilişkileri belirleyen ve çok yerinde bağlanan pek çok konu filmde es geçilmiş, direk sonuçlara gelinmiş. Mesela baş cocuğumuz Marcus ile okulun en serseri kızı Ellie arasındaki arkadaşlık kitapta Kurt Cobain üzerinden işlenirken filmde böyle birşey yok. Kitapta bir çok olayın çözüldüğü hikayenin en önemli günü diyebileceğimiz gün komik bir şekilde Kurt Cobain'in intihar ettiği güne bağlanıyor. Filmde bu kısım da yok. Ellie okuldan öylesine bir kız gibi. Höt göt diyor da neden öyle bir kızcağımız olduğu ve Marcus'un aslında ondan bir yandan nasıl korkup bir yandan nası etkilendiği gibi konular yok filmde.

Neyse olur böyle şeyler diyelim. Hugh Grant candır. Sempatik bi arkadaşımız gerçekten, unutmuşum ben onun ne kadar sempatik olduğunu.

Marcus'un intihar eğilimli annesini ise filmde tam karikatür yapmışlar. Kitapta çocuğun gözünden görüyorduk, derdini bilemiyorduk ama Marcus'un gözünden bakıp endişeleniyorduk bu kadıncağıza. Filmde ise kendisine gülmemiz bekleniyor. Gülünecek bir tarafı yok aslında, orta yaş krizinde endişeli bir kadın ama romantik komedi'de fazla ciddiyete ve endişeye yer olmadığı için 'ağlanacak haline güldüğümüz' bir karakterle karşımıza çıkıyor Marcus'un annesi.

Hugh Grant'ın evi ve hayatı ise güzel aktarılmış.

Neyse işte böyle
Aslında bana kalırsa en güzeli; filmin soundtrack'i..

No comments:

Post a Comment